Genel olarak önce bir Delphi’yi anlatın ve İzmir’deki tesisin Delphi açısından Türkiye açısından öneminden başlayalım.
Evet, şu anki yapılanmamızı söyleyeyim. Burada, içinde bulunduğumuz tesisin Türkiye Delphi yapılanmasında üç ana birim söz konusu. Bir tanesi fabrika, bir diğeri AR-GE merkezi yazılım grubu, bir de satış sonrası faaliyetleri. Bunlar her biri Delphi için dünya çapında önem taşıyan iş birimlerinin Türkiye uzantıları. Türkiye’deki tarihçemize bakacak olursak aslında çok eskilere dayanıyor. İzmir’de bir yerel girişim olan Dizelsan firmasının 1970 yılında kurulmasına dayanıyor. Ardından takip eden yıllarda Lucas tarafından satın alınması, Delphi yılları şeklinde takip edebiliriz. Ama global ölçekte de aslında, siz sormuşken şundan bahsetmek isterim. Çünkü fabrikada da gezdiniz, birkaç marka ve logo görmüş olmalısınız.
Aslında yıllar içerisinde değişen bir yapılanmamız söz konusuyken marka olarak Delphi’yi uzun yıllardır taşıyoruz. Delphi ile beraber son dönemde Delco Remy ve Hartridge markalarını temsil ediyoruz. PHINIA Çatı Organizasyonu içerisinde son yıllarda BorgWarner şirketi içerisinde birkaç yıl yer almışken en son durumda BorgWarner’dan bir ayrışmayla PHINIA’nın New York borsasına tekrar kote olmasıyla beraber en son yapılanmaya kavuştuk.
Türkiye için Türkiye’deki yapılanmadan bahsetmiştim. Her bir organizasyon dediğim gibi Delphi’nin global ölçekte önemli bir iş birimi ve şöyle bir bahsedecek olursak, dediğim gibi bölge merkezi satış sonrası küresel anlamda önemli bir AR-GE merkezi ve dünyadaki en büyük ilk beş fabrikasından biri dizel fabrikası. İçinde bulunduğumuz fabrika dolayısıyla Türkiye Delphi yapılanması içerisinde çok önemli.
Biraz önce fabrikayı gezerken en çok AR-GE bölümü dikkatimi çekti. Biraz ondan da bilgi verir misiniz? Yani hem önemini hem de kaç kişi çalışıyor?
Evet, aslında son dönemde kendi fabrikamızın faaliyetleriyle ve geleneksel dizel yakıt sistemleri üretiminde hem imalat mühendisliği hem AR-GE mühendisliği olarak uzun yıllardır en kökeninde ilk yıllardan itibaren önemli bir birim vardı. Ama geçtiğimiz son 10 yıl içerisinde yazılımla ilgili olarak bir ayrı bir grup oluştu. Spesifik bir mühendis grubu. Daha önce İngiltere’de ve Fransa’da yapılan işlemler ve çalışmalar Türkiye’ye aktarılmış oldu. Yaklaşık 100 mühendis önemli seviyede bu konuda uzman mühendislerle çalışmakta. Bu AR-GE yazılım grubu tarafında, fabrika tarafında da yine bir o kadar daha mühendis grubumuz var. Onlar da farklı mühendislik birimlerini destekliyorlar.
Şimdi biraz daha detaya inersek satış sonrası sektöründe hangi ürünlerle hizmet veriyorsunuz?
Ana hatlarıyla bahsedeyim. Geniş bir ürün yelpazemiz var en başta tabii. İçinde bulunduğumuz fabrika ve ofisi paylaştığımız ürün grubundan bahsetmek gerekir, dizel ürün grubu. Dünyada bu teknolojiye sahip ve satış sonrasında da güçlü olan birkaç firmadan biriyiz. Dizel ürün grubu dışında fren grubu ürünlerimiz var. Temel olarak balata ve disk diyebiliriz. Farklı ürünler, takım süspansiyon ürünleri var. Bu noktada da bu iki ürün grubu dizelden sonra en önemli ürün gruplarımız. artan önemi olan araç elektroniği bu araç elektroniği içerisinde yer bulan özellikle elektronik aksam ve ateşleme bobinleri sensörlerini burada değerlendiriyoruz. Farklı tiplerde filtre ürün grupları, madeni yağlar gibi temel ana ürün grupları olarak bunları sayabiliriz
Peki, ihracat faaliyetleriniz biraz bahseder misiniz? Bir de mesela ürün sayısı verebiliyor musunuz, yıllık ne kadarlık bir ürün üretmiş oluyorsunuz?
Fabrikanın faaliyetlerine giriyor bu kısmı tabii. Fabrikanın faaliyetleri için şunu söyleyebilirim. Burada üretilen dizel yakıt enjeksiyon sistemleri, emisyon azaltım komponentleri gibi ürünler var temel olarak. Daha son dönemde de elektronikle ilgili birtakım yakıt sistemlerini destekleyen elektronik birim ekipmanları var. Bunların tamamı ihraç ediliyor zaten içinde bulunduğumuz fabrikada.
Dünyaya mı ihraç ediliyor yoksa Avrupa’nın belirli yerlerine mi?
Aslında şöyle söyleyelim. Ürün grubuna bağlı olarak ki tamamen araç üreticilerine gidiyor diyebiliriz. Daha geçmiş dönemlerde Delphi fabrikalarına da ürün üretmemiz söz konusuydu. Şimdi adını sayabileceğimiz yani aklınıza gelebilecek belli başlı Stellantis Grubu, Volkswagen grubu, Hyundai, Kia, Mercedes ve birçok ağır vasıta tarafına baktığımızda özellikle Volvo, Renault DAF markaları, yine Mercedes gibi araç üreticileri fabrikanın direkt müşterisi konumunda.
Burada dizel motorlar için de bir şeyler yapıyorsunuz. Dizel motorları neler bekliyor onlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Tabii dizel motorlarıyla ilgili dizel yakıt sistemlerinin doğal olarak bir yükselen bir trend izlediğini söylemek doğru olmaz, azalan bir trend içerisinde. Beklentimiz, gerçekleşen durum da söz konusu tabii bölgesel farklılıklar göstermekle beraber binek araçlarda git gide azaldı, azalıyor. Ağır vasıtada daha uzun bir projeksiyon bekliyoruz. Ağır vasıta ürünlerle ilgili olarak da siz de zaten fabrikadaki ürünlerimizi de gördünüz birçoğu daha çok ağır vasıtaya doğru kayıyor. Ama burada şunu belirtmek gerekir elektrikli araçların yükselen trendi inkar edilemez bir gerçek ve o rota devam ediyor olacak, net gözüküyor. Ancak içten yanmalı motorların değerlendirilebileceği üçüncü yol şeklinde gündeme gelen hidrojen yakıt sistemleri ve başka çözümler de var dünyada biliyorsunuz. Farklı bölgelere göre değişiyor ama bizim ağırlıklı üzerinde durduğumuz hidrojenle ilgili çalışmalarımız var. Bu tabii iki sebepten önemli bir, iki uç farklı nokta. Her ikisi de dizel eskisi gibi emisyon normlarını düşündüğümüzde çok daha çevreyle uyumlu, çevre dostu diyebiliriz. Ama elektrikli, dizel ya da benzinli içten yanmalı motorlar. Bir üçüncü nokta da ortaya çıkabilir diye düşünüyoruz. Neden önemli diyordum müthiş bir araç parkı var. Elektrikli araç parkı artıyor. Satış adetlerine baktığımızda Türkiye’de de bunu gözlemliyoruz evet, katlanarak gidiyor ama diğer yandan da içten yanmalı motorları içeren araç parkı yıllar itibariyle büyümeye devam ediyor Bunların da değerlendirilebileceği çözümler üzerinde çalışıyoruz. Bir de son olarak hidrojenle ilgili şunu söyleyebilirim, ağır vasıtalar ve iş makinelerinin özellikle yüksek verim ve kapasite gerektiren kısımlarda aranıyor olduğunu görüyoruz. Dünyanın önde gelen bir iş makinesi üreticisiyle bizim ekipmanlarımız bulunduğu hidrojen yakıtlı bir seri üretim faaliyeti bu yıl başlıyor. Bunu söyleyebilirim.
Şimdi madeni yağ sektörüne de girdiniz hem üründen hem de oradaki hedeflerinizden de bahseder misiniz?
Aslında madeni yağ bizim yan ürün gruplarımızdan biriydi. Türkiye’de 20 yılı aşkın süredir faaliyeti söz konusuydu ama geçtiğimiz dönemde bir ara söz konusu oldu. Sekiz yıl bir ara verdik o aradan sonra tekrar ürünü tanıtmış olduk. Hatta farklı bir şekilde tanıttık orada markayla ilgili birtakım konular vardı. Bu hukuksal süreçlerin hepsi tamamlandı, tümünü kazandık. Bizim için markayı en doğru şekilde temsil eden, hizmet sunan alternatif ürün grubu sunması itibariyle bizim için önemli. Şu an geldiğimiz noktada araç parkının %80’ine hitap eden motor yağı ürünlerimiz mevcut ve bu ürünler Türkiye’de önde gelen birçok bayi kanalıyla Türkiye’de dağıtıma sunulmuş durumda. Daha da geliştirmeyi düşünüyoruz birçok ürün grubunda olduğu gibi daha da genişletme çabamız var.
Peki 2023’te ne yaptınız ne ettiniz biraz daha rakamlarla daha spesifik örnekler vererek şöyle bir özetler misiniz? Kısa bir 2023 alalım sonra da 2024’ü soracağım.
Aslında bizim satış sonrası olarak baktığımızda oldukça iyi rakamlarla geçti yani büyüme oranları genellikle çift haneliydi.
Bir rakam verebiliyor musunuz?
Şöyle söyleyeyim size 2023 sordunuz ben biraz daha eskiye de gidebilirim. Dizel biliyorsunuz daha orijinal ekipmanın ne mevcutsa onun desteklendiği ürünler. Ona rağmen son 10 yılda ciddi büyüme kaydettik orada da yine çift haneli ama başladığımız noktayla geldiğimiz noktayı belirtmek açısından söyleyeyim Türkiye pazarı yaklaşık on yıl önce ilk 10’a zor giriyordu Delphi özelinde. Şu an ilk üçteyiz. Çalıştığımız bayilerle ben öyle değerlendiriyorum çok parçalı bir ürün grubu var. İşte sizin ürün gamınıza bağlı olarak araç üreticilerinde olduğu gibi pazar payı biraz daha farklı, orada yorumlamak daha kolay. Ürün grubunuza bağlı olarak pazar payınızı daha kolay değerlendirebilirsiniz ama burada biraz karışık. Ama şöyle söyleyebilirim bizim yine geçtiğimiz on yıl içerisinde ekipçe takip ettiğimiz yakın dönem diyeyim bayilerimiz de onların tedarikçileri sınıfına baktığımızda ilk ona zor giriyorduk. Şimdi ilk beşteyiz. Birçok bayimiz ki bunlar Türkiye’deki en büyük oyuncular ilk beşe girme hedefimiz vardı büyük ölçüde gerçekleştirdik. Bundan sonra ilk üçe doğru.
Gelgelelim 2024’e. Bu ilk üç ayı nasıl geçirdiniz ve bundan sonraki hedefleriniz neler?
İlk başta rakamlarla düşünürsek aslında birçok sektör 2023’te çift haneli rakamlarla yürümüştü. İlk çeyrek içerisinde hemen başlarında sektördeki tüm paydaşlarımızla toplantılar yaptık. Genel beklenti 2023’ü, o adetleri koruma, tek haneli büyümeler şeklindeydi. Ama bizimle olan iş birlikleri ve bizim pazar payını arttırma iştahımız, getirdiğimiz çözümlerle beraber yine hedefimiz çift haneleri zorlamak onu söyleyebilirim. Ürün gamımızı genişletme noktasında özellikle teknolojisi daha yüksek olan ürünlere odaklanıyoruz. Mesela sensörler şu an artık yeni araçlarda müthiş sayıda mevcut. En son azot sensörlerini tanıttık. Onun hem binek araçlarda hem ağır vasıtada karşıladığını görüyoruz. Birçok markaya hitap ediyor bu. Onun yanında daha önce tanıttığımız ama BMW markasıyla sınırlı olan bimetalik diskler hem daha çevreci hem daha performanslı hem de görsel olarak daha cazip olan ürünler. Mercedes, Hyundai, Kia gibi Tesla, Porsche gibi birkaç marka daha radarımızda. Onlara yaymayı düşünüyoruz. Onun dışında tabii ki elektrikli araçlar için ürünlerimiz var ve bu saydığım markalarda balatalar, süspansiyon sistemleri gibi hepimizin bildiği gibi daha az hareketli parçalar var. Elektrikli araçların çoğalması satış sonrası için ayrı bir dönüşüm sinyali de veren bir gelişme tabii. Onlara yönelik ürünlerimiz de piyasaya çıkıyor olacak. Bir de en çok önem verdiğimiz konulardan biri fren grubu. Sektör açısından baktığımızda garanti süresi kapsamında bir araç piyasaya çıktığında daha öncelikle tabii araç satıcısı ve onun servisleri radarda olur. Ancak biz piyasaya sürülen herhangi bir modelin altı ay sonrasında o araçla ilgili özellikle fren balatasını piyasaya sürmeyi hedefledik ve bunu gerçekleştiriyoruz. Bu anlamda tüm rakiplerimizin önündeyiz diyebilirim, bu kanıtlanmış durumda. Onun yanında kapsama oranı çok önemli. Bu da fren grubunda tüm Avrupa bölgesindeki gezen araçları düşündüğümüzde %98,5 seviyesinde. Buna yönelik çalışmalar olacak. Bu da bizim en başta söylediğim “çift haneliyi zorlayalım” dediğimiz hedefleri destekliyor olacağını umuyorum.
Fren de zaten en önemli parçalardan bir tanesi. Bu anlamda da globalde durumunuz üstlerde mi yer alıyor?
Birincisi tabii ki can güvenlik unsuru içeren bir ürün, çevreye dokunuyor olmalısınız, o üründen aynı performansı alıyor olmalısınız. Bu sorunuza karşılık şunu söyleyebilirim: Bizler birçok şeyi iddia ediyoruz ama bağımsız kuruluşların test edip değerlendirmesi önemli. Bu yıl başında İspanya’da bağımsız bir kuruluş tarafından fren balatalarımız teste tabi tutuldu ve rastgele markalarla değil şu an isimlerini paylaşamayacağım ancak aklınıza hemen gelebilecek önemli fren üreticisi tedarikçi markalarla karşılaştırmalar yapıldı. Üç ana unsurda Delphi ürünleri en önde olarak değerlendirildi. Bunlardan bir tanesi konforu daha çok arttıran ama aslında Türkiye’de biraz abartılı seviyede önem verilen ses konusu. İkincisi bu değerlendirmede her frene bastığınızda aynı performansı almak istersiniz, buna fren tepkimesi diyoruz. Hep ayağınızın altında ve her gerekliğini hissettiğinizde orada olmalı, aynı performansı vermeli, sapma olmamalı. Bir de daha çok çevreyi de ilgilendiren her fren dozlamasında çevreye saçtığınız partikülleri düşündüğümüzde ve tüm bu bunların değerlendirildiği testlerde tüm rakiplerimizi geride bıraktık. Bu noktada elektrikli araçlara bir geçiş yaptık. Önem vermeye devam ettiğimiz bir ürün grubu olacak diyebilirim.
Bu işte satış sonrası ve parçalar denince en büyük risklerden bir tanesi sahtecilik. Sahte üretimle nasıl bir mücadele ediyorsunuz? Bunların hem yaşam riski var hem ekonomik olarak bir kaybı var bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Marka olarak birçok tedarikçi gibi bundan zarar gören firmalardan biriyiz. Aslında tüm Türkiye’de bu bir gerçeklik. Bu anlamda taklit türünde biliyorsunuz Çin ülke olarak birinci. Türkiye de ne yazık ki ikinci, böyle de iyi bir derecemiz var.
O kadar mı?
Yaygın bir seviyede bu ne yazık ki. Güvenlik unsuru içeren ürünlere de yansıyor. Birçok üründe, otomotivle ilgili en riskli denecek ürünlerde olabiliyor. Tüketicinin bunu anlayabilmesi teknik yeterlilik gerektiriyor bu noktada da eğitim ve bilinçlendirme çok önemli. Her tüketici değil aslında tüm paydaşların bilinçlenmesi önemli. Biz burada ne yapıyoruz birincisi hukuksal mücadele yürütüyoruz, sivil toplum örgütleriyle beraber hareket ediyoruz, tüm ticari paydaşlarımızla ve dağıtıcı firmalarla iş birliği içerisindeyiz. Ayrıca diğer tedarikçi firmalarla bu konuda iş birliği içerisinde oluyoruz ve bizleri bir arada tutan çatı organizasyonları, sivil toplum örgütleriyle iş birliği içerisindeyiz. Aşama kaydettiğimizi düşünüyorum. Tabii ki bu uzun bir yolculuk ama burada iki nokta çok önemli bence. Birincisi can güvenliği, ikincisi kayıt dışı olmayan bir ekonomi yaratıyorsunuz. Bu kayıt dışı ekonomi hepimizi etkiliyor. Bu sürecin içinde olan olmayan tüm ülke vatandaşlarını, bizi olumsuz etkiliyor. Bence böyle bir konuda ikinci olarak dünyada anılmak güzel bir şey değil. Biz kendi ürünlerimizle ilgili bu konuda özellikle en çok hassasiyet gösteren tedarikçi firmalardan biri olduğumuzu kolaylıkla ifade edebilirim.
Burada gerçi tüketiciye de bir yük düşüyor, ama tabii onun dışında baktığınız zaman, iş ekonomik olunca “onu mu takayım, bunu mu takayım” deyince arada bir fiyat farkı da oluyor. Ama hem tüketici açısından bir bilinç olması lazım, hem de ayriyeten bu üretimin de olmaması lazım. Ben hakikaten bilmiyordum ikinci olduğumuzu, o anlamda çok şaşırdım.
Tüm paydaşların aslında ortak hareket ettiği noktada burada bir ayıklanmanın olacağını düşünüyorum yoksa dediğiniz gibi ekonomik nedenlerle hepimiz kendimize bir mazeret bulabiliriz ama mazeret kabul etmeyen yönleri var bu konunun. Bence bunlara dikkat çekmeliyiz. Biz aynı şekilde aynı kararlılıkla bu konuda çalışmaya devam ediyor olacağız. Tüm paydaşlarımızla da bu noktada iş birliğine açığız.