Avrupa ve tabi ona bağlı olarak Türk otomotiv sektörü belki de en hareketli bir dönemini yaşıyor. Çok uzun zamandır yönetici, editör ve yazar olarak içinde bulunduğum sektör pandemi sonrası tam olarak çoştu diyebilirim. Uzun zamandır hemen hemen her hafta bir lansman seyahati programı içindeyim. Türkiye içindeki lansmanlarda dikkatimi çeken unsurların başında lansman yapılacak şehir veya bölge seçimi geliyor. Çok yaygın olan klasikleşmiş İstanbul-Bodrum veya İstanbul-Göcek lansmanları yine yapılsa da; “farklılık ve farkındalık” yaratmak isteyen markalar lansman seçimlerinde bölgeye önem vermeye başladılar. 2 hafta önce Türk Traktör lansmanı için gittiğimiz Aydın Söke’de pamuk ve zeytinyağı cevherlerimiz konusunda bilmediklerimizi öğrenirken Ege’nin hiç bilmediğimiz bir bölgesine hayran kalıyorduk. İstanbul-Bodrum yolculuklarında önünden geçtiğimiz Aydın’da kısa bir yolculuktan sonra ulaştığımız Tanman Çiftliği’nin başarı hikayesi çok etkileyiciydi. Daha önce bizim Otomobil Gazetesi yayın mecraları olarak Renault Eksperess’le Tekirdağ Boz Bozumu Rotası’nda tanıştığımız Gürbüz Winery’nin sahibi Akın Gürbüz’ün başarı hikayesi de etkilendiğimiz bir hayat yolculuğu olmuştu.
Geçen hafta da Adana’daydık. Adana’da ilk kez bir otomobil basın lansmanı gerçekleştirildi. Toyota Corolla Cross’un tanıtımı için gittiğimiz Adana-Tarsus’da gördüğümüz doğa güzelliklerine, tarihe ve tabi ki kebaba doyduk diyebilirim. Bu lansmanın Adana’da yapılmasındaki en büyük tek etken, Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un “iyi bir” Adanalı olmasıydı. Adana Portakal Çiçeği Festivali “Nisan’da Adana’da”nın da fikir önderi ve en büyük destekçisi olan Bozkurt bu lansmanda 100 kişilik basın mensubu ordusunu, bayileri, ve filo şirketleriyle toplam yaklaşık 1000 kişiyi Adana’da ağırladı. Adana’da hazırlanan özel test pistinde otomobilin sürüş dinamiklerinin gösterilmesi, ardından Tarsus yolculuğu ile uzun yol sürüşü deneyiminin yaşatılması lansmanın sadece “geziden ve yemeden içmeden” ibaret olmadığının göstergesiydi. Benim ilk defa ve çeşitli önyargılarla gittiğim Adana’dan çok etkilendiğimi söylemeliyim. Gastronomisi zengin olan Adana bu anlamda da turist cenneti olmuş. Kebabı, şalgamı, bicibici’yi, künefeyi, ciğeri anladım anlamasına da… Hepsi dörtdörtlük ve tadına doyum olmuyor. Anlamadığım tek nokta Adana’da uzun kuyrukların oluştuğu, yerli ve yabancı turistlerin akın akın geldiği “muzlu süt” oldu. Biz de içtik tabi… İstanbul’da veya Türkiye’nin hemen hemen her yerinde her büfeden içebileceğiniz, hatta aklınıza bile gelmeyecek olan muzlu süt neden Adana’da bu derece popüler kimse bilmiyor. Sonuç itibariyle tüm detaylarıyla düşünülmüş; şehri, otomobili, tadları ve sürüşleriyle hafızalarımızda kalacak olan bu lansmanda emeği geçen herkesi kutluyorum…