29 Ekim’de Cumhuriyetimizin 99. Yıldönümünde Togg banttan indi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla geniş bir davetli topluluğunun katıldığı toplantıyı ne yazık ki televizyondan takip etmek zorunda kaldım. Özel bir mazeretim nedeniyle davet edildiğim bu özel toplantıya katılamadım. Önce samimiyetle itiraf etmeliyim. Başlangıçta bu işe pek de inanmadığımı, bunu da yazdığım köşe yazılarında ifade etmiş biriyim. Başlayıp ama bir süre sonra öyle veya böyle bazı sebeplerden yarı yolda kalacak bir proje olduğuna inandım. Bu ön yargımda işin “siyasi boyutlarının” fazlaca belirgin olması, dünyada eşi benzeri olmayan 4 babayiğit ortaklığı vs gibi unsurların ön plana çıkması yatıyordu. Gelinen noktada, bu süreçte atılan adımlara bakınca işin hiç de öyle olmadığı gerçeğini cumartesi günü gördük. En azından “bu iş hayal” diyen ben gördüm. Tabi toplum olarak o kadar ikiye bölündük ki; şimdi gelinen noktada Togg’u “översen yandaş, eleştirirsen muhalif” oluyorsun. Bütün bu sonucun tek bir nedeni var. O da başta yazdığım gibi işin siyasileştirilmesi. Sonuçta son derece teknolojik ve çağın tüm dinamiklerini yakalayan bir araç ortaya çıktı. Ben bu projede baştan beri Togg CEO’su Gürcan Karakaş’ın yaklaşımlarını, hamlelerini ve süreci akılcı reflekslerle ilerletmesini çok beğendim. Aynı şekilde bu iş için toplanan ekip de takip edebildiğim kadarıyla liyakata dikkat edilerek toplanan seçkin bir ekip. 4 babayiğit ortaklığını sağlıksız bir yapı olarak görmüştüm ama o sağlıksız gördüğüm yapıdan gayet sağlıklı bir iş çıkartmış Karakaş ve ekibi.
Bazı meslektaşlarımız baştan beri karşı oldukları Togg’a gelinen bu aşamada da pek sempatik bakmıyorlar. Duyumlarıma göre o ekibin içinde çok olmak isteyip de olamamanın acısı da var sanırım. Bunu da normal karşılamak lazım. Mesleki kıskançlık bu işin genlerinde var. Çoğunlukta kimse başkasının başarısına objektif yaklaşmıyor. Togg’un kurumsal iletişim departmanında veya herhangi bir yerinde olmak için 40 takla atmaya hazır kişilerin bugün bu işe burun kıvırıp muhalifmiş gibi yapmaları beni hiç mi hiç şaşırtmıyor. Bu vesile ile yıllar önce iş hayatında sıkı bir rakibim, özel hayatımda da iyi bir arkadaşım olan sevgili Hakan Özenen’i Togg’daki seviyeli, dengeli ve detaycı iletişim başarısı için özel olarak kutluyorum. Bunu başka yerlere çekecek olanlar çıkacaktır. Burada tek güvencem Özenen’in beni doğru anlayacağıdır. Gerisi zaten önemli değil…
Togg iletişim departmanı, biz basın mensuplarına başından beri mesafeli ve ayırım yapmadan yaklaşıyor. Kimseye öncelik ve ayrıcalık tanımıyor. Belki bazı meslektaşlarımızı o da rahatsız etmiş olabilir. Yani basın mensupları arasında muhalif gibi görünenlerin arasında kişisel beklentilerin karşılanmaması da yatabilir.
Düşünsenize Türkiye’de son derece teknolojik bir araç yapılıyor ve bizim tartıştığımız konular ne? Hala, Togg’un motoru Alman vs… diye bu aracın yerli malı olmadığını hararetle savunan cahil bir kitle var ne yazık ki… Gelinen aşamada bekleyip görmekten başka seçenek yok. 2023 Mart’ına şurada ne kadar kaldı ki… Ama tabi yine insan şunları düşünmeden edemiyor.
Togg için babayiğitler 15 yıl hiç temettü almadan bu yıl sonuna kadar kasaya 33,3 milyar TL, yani 1.8 milyar Euro koyacaklar. Bu rakam 15 yılda 3.5 milyar Euro’ya yani 65 milyar TL’ye yakın yatırım yapacaklar. Bunlar bana akılcı gelmiyor ama; bunda benim aklımın ticarete pek basmaması da etken olabilir… Yaşayıp göreceğiz… Sonuç itibariyle işin siyası yani bir tarafa, bu projede emeği geçen her çalışanı kutluyorum.